Tarih: 09.09.2020 10:04

Prof. Dr. Kıroğlu Özel Muayenehanesinde Hasta Kabulüne Başladı

Facebook Twitter Linked-in

Burhan Ergin   

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Faruk Kıroğlu görevinden ayrılarak Kazım Karabekir Caddesi May Ofisleri İş Merkezinde kendi özel kliniğini açtı. Prof. Dr. Kıroğlu, haftanın 6 günü vatandaşlara sağlık hizmeti verecek.   

“Hasta ikince kez virüse yakalanabilir”  

Koronavirüs salgınıyla ilgili uyarılarda bulunan Prof. Dr. Kıroğlu,” Genç insanlarımız gençliğine güvenmesin. 83 milyon birlikte bu hastalıkla mücadele etmeliyiz. Maske, sosyal mesafe ve temizliğimize çok özen göstermeliyiz. Koronavirüse bir kez yakalanan hasta ikince kez tekrar virüse yakalanabilir.  Hastalığı atlatsa bile virüs akciğer de az ya da çok mutlaka bir etki bırakıyor” diye konuştu.   

“1996 yılından bu yana Van’da görevimi sürdürüyorum”   

 

24 yıldır Van’da doktorluk yaptığını belirten Prof. Dr. Ahmet Faruk Kıroğlu, “1996 yılından bu yana Van’da görevimi sürdürüyorum. 27 yıllık hekimlik hayatımın 24 yılı Van’a hizmet ederek geçti. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde asistan olarak göreve başladım. Üniversitede işin en altından başlayarak profesör ünvanı ile istifa edip kendi özel kliniğimi açtım. 24 yıl kamuda çalıştım, akademisyenlik yaptım, birazda özel sektörde çalışıp muayenehane doktorluğu yaparak halka hizmet etmek istiyorum” ifadelerini kullandı.   

“Kendimi Vanlı hissediyorum”   

Uzun yıllar Van’da sağlık hizmeti veren Prof. Dr. Kıroğlu, “Ben Erzurumluyum ama Van’ı çok seviyorum. Burada çok değerli dostlarım, arkadaşlarım ve çevremiz var. O yüzden istifa ettikten sonra Van’da kalarak ilimizde yaşayan insanlara hizmet etmek istedim. Kendimi Vanlı hissediyorum.  Güzel memleketimiz Van’ın havası, gölü ve insanları çok güzeldir ” diye konuştu.    

“Sağlıklı hijyenik bir ortamda hizmet veriyoruz”   

Sağlıklı klinik ortamında hastalarına hizmet veren Prof. Dr. Kıroğlu, “Hastalarımıza sağlık hizmeti verirken, temizlik ve hijyen kurallarına çok dikkat ediyoruz. İnsanlar şuan hastanelerden çekindikleri için muayenehaneye geliyor. Bizde mümkün olduğu kadar hijyenikortamda hizmet veriyoruz. Vatandaşlarımız Sağlık Bakanlığı’nın önerilerini harfiyen uygulamalı. Maalesef kurallara, uyarılara dikkat edilmiyor. Bu rehavet belki de açıklanan rakamlardan kaynaklanıyor. Resmi sayılara bakan insanlar yanlış anlama içerisine giriyor fakat insanlar son zamanlarda vaka ve ölüm sayılarının artmasından dolayı, çevrelerinde yakınları veya tanıdıklarının ölümlerini gördükçe işin ciddiyetini anlamaya başladılar. İnsanlarımızın   maske, sosyal mesafe, hijyene, kalabalık ortamlara çok dikkat etmesi gerekiyor. Koronavirüsle ancak bu şekilde mücadele edebiliriz. Dışarı çıktığımız andan itibaren rastladığımız her insanı koronavirüslü gibi düşünmek zorundayız. ‘Bu doktordur, bunda bir şey yoktur veya gayet sağlıklı gözüküyor, gençtir’ gibi düşünceleri bir tarafa bırakmamız gerekiyor. Bu hastalık ne elle tutulabilir, ne de gözle görülebilir. Her an bulaşma riski var.  İnsanlarımızın çok dikkat etmesi gerekir” ifadelerini kullandı.    

 

“Hastamın bütün tetkikleri normaldi ama iki gün sonra testi pozitif çıktı”   

Virüsün her hastada akciğere inmesinin söz konusu olmadığını belirten Kıroğlu, “Koronavirüse yakalanan hastalarda belirli belirtiler vardı. Yüksek ateş, vücutta kırgınlık, eklem, kas ağrıları, kuru öksürük oluyordu ama zaman içerisinde insanlarda görülen belirtilerde farklılıklar başladı. Bu birazda insanların vücut dirençlerinden ve virüsü nereden aldıklarından kaynaklanıyor. Örneğin virüsü burnundan alan hasta koku alamıyor, ağzından alan hasta da tat alamıyor. Virüs bazen yutuluyor. Bu seferde sindirim sisteminde isallere neden oluyor. Virüsün her hastada akciğere inmesi söz konusu değil. Hatta son zamanlarda kendi hastalarımda gözlemlediğim kadarıyla baş dönmeleri çok arttı. Baş dönmesiyle gelen bir hastamın bütün tetkikleri normaldi ama iki gün sonra testi pozitif çıktı. Pandeminin ilk çıktığı zamanlarda futbolcularda yapılan testlerde hiçbir şikayet yoktu fakat yapılan taramada testi pozitif çıkmış, bu tür hastalar kendilerini hastalık belirtilerini göstermeyen ancak virüsü aldıkları için belli bir süre etrafa yayan hasta grubunu ortaya çıkarıyor” diye konuştu.

“Koronavirüs yeni bir virüs değil”   

Koronavirüsün yeni bir virüs olmadığını belirten Prof. Dr. Kıroğlu, “Koronavirüs yeni çıkmış bir virüs değil, var olan  virüsün türüdür. Biz birkaç yıl önce koronavirüsüyle üst solunum yolu enfeksiyonu geçiriyorduk. Grip benzeri semptomlar yapan, belirtiler yapan bir virüstür ve biz yıllardır bunun belirtilerini geçiriyorduk. 3-5 gün sürüyordu. Bu kendisindeki değişiklikler nedeniyle özellikle belirtileri değişen, semptomlar değişen, farklı farklı semptomlar yapan bir virüs haline geldi. Virüsün özelliklerinin değişmesi nedeniyle bunlar ortaya çıkıyor. Tansiyon, böbrek, şeker, kalp, obezite gibi hastalıkları olan 60 yaş üstündeki insanlara daha önceden de grip aşısı öneriliyordu. Onlar yine aşısını mutlaka yaptırmalıdır. Kronik hastalığı olanlar mutlaka zatürre aşısı da yaptırmalıdır. Dengeli beslenmeye çok dikkat etmelidirler. Koronavirüs aşısı çıktığı zaman ömür boyu koruyacağını düşünmüyorum. Nasıl daha önce biz kuş gribini, domuz gribini yaşadık. Bunların aşıları da grip aşısının içine ilave edildi Eylül ve Ekim aylarında yapılan aşıların içerisinde bunlar zaten var. Koronavirüs aşısının da ya ayrı olarak ya da bunlarla birlikte yılda bir kez yaptırmamız gerektiğini düşünüyorum ve bu ortadan kalkana kadar birkaç yıl sürer” dedi.   

“İnsanlarımızın maske takmaktan başka çaresi yok”   

Vatandaşların maske kullanımına dikkat etmemesinden dolayı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde vakaların arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Kıroğlu, “Maskeler bizi korumakla birlikte eğer virüsün geçişini engelleyecek kadar iyi bir maske ise bu sefer ağzımızın önünde bariyer olduğu için akciğerlerimize geri aldığımız hava sürekli oksijeni düşük bir hava oluyor. Bununda getirdiği çabuk terlemeler, yorulmalar, sıkılmalar gibi semptomlar meydana geliyor. Son zamanlarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde vakaların artması insanların maske kullanımına dikkat etmemesinden kaynaklanıyor. Çünkü sıcak havadan bunalar vatandaşlar maskelerini çıkarıyor veya takmıyor. İnsanlarımızın maske takmaktan başka çaresi yok. Şuan bizi koruyacak tek şey maske ve sosyal mesafedir. Bulunduğunuz ortamları mutlaka havalandırın. Herkesin koronavirüslü olabileceğini düşünmek zorundasınız. Evde otururken de sosyal mesafeye dikkat edin. Evde kronik bir hasta varsa tek bir odada kalmalıdır. Aşı çıkana kadar kendimize dikkat etmemiz gerekiyor. Koronavirüsünden dolayı işitme kaybı olan herhangi bir hasta görmedim. Son yayınlarda öyle bir şey de görmedim, haberlerde de duymadım. Bazen insanlarda işitme kayıpları olur ama bu tamamen geçicidir” diye konuştu.    

 

“Maske, sosyal mesafe ve temizliğimize çok dikkat etmeliyiz”   

Prof. Dr. Kıroğlu son olarak şunları söyledi; “Koronavirüs özellikle ağızdan ve burundan bulaşıyor. Bulaştıktan sonra da yutak dediğimiz bölgelerde bu virüsler oralara tutunuyor. Dolayısıyla o bölgelerin tuzlu suyla temizlenmesi gerekiyor. Tuzlu suyu burnumuza çekerek, ağzımıza alarak virüs yükünü azaltabiliriz. Tamamen bitirmeyebilir ama hastalığın daha hafif geçmesine neden olur. Genç insanlarımız gençliğine sakın güvenmesin. 83 milyonla birlikte bu hastalıkla mücadele etmeliyiz. Maske, sosyal mesafe ve temizliğimize çok dikkat etmeliyiz. Koronavirüse bir kez yakalanan hasta ikince kez tekrar yakalanabilir. Hastalığı atlatsa bile akciğer de az ya da çok mutlaka bir etki bırakıyor. Fibrotik bazı değişiklikler oluyor. Akciğerin o kısmı artık işlevsiz oluyor. Oksijen alıp verme yeteneğini kaybediyor. Eğer yaygın bir tutulum varsa zatürreyi çok daha geniş ve yaygın bir şekilde geçirdiyse içerideki tahribat çok daha fazla olacaktır. Bu da şu demek, ileriki hayatımızda oksijen tüpleriyle gezmek zorunda kalabiliriz. “   

Kaynak: Vansesi Gazetesi




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —