Mehmet Özatlar

Tarih: 25.06.2021 23:02

!!Bir Hayalin Peşinden mi Koşuyoruz!!

Facebook Twitter Linked-in

Ben doğduğumda siyah-beyaz televizyon sonrası taksitle renkli ve yakından kumandalı Televizyon aldığımızı hatırlıyorum. Babam her akşam TRT’nin ajansını dinler, o saatte kesinlikle kimse başka bir şey izleyemezdi. Annem ve bizler de arada müzik yayınını, diziler, yarışma ve çizgi filmlere bakardık. Elbette sinemamızın en güzel yıllarındaki eserlerini ve artistlerini, yazlık sinemalardan bilen annemden öğrenirdik. Filmler, diziler, çizgi filmler, yarışmalar ve haberler hayatımızın en önemli kısımlarını barındırsa da, akşam ezanında evde olmamız gereken çocukluğumuz hep dışarıda geçti. Yani sokağı dolu dolu yaşadık. Şimdiki gibi evde tablet başında yalnızlığa ve arkadaşsızlığa itilmiş, herkesten korkar olduğumuz bir dönem değildi. Elbette büyüklerimizden ve özellikle öğretmenlerimizden bayağı korkar çekinirdik, ancak bu saygıdan ileri gelirdi.

O dönemki filmleri şimdi bile aynı ilgiyle ve dikkatle izliyoruz. Ama insan büyüyünce filmlerde verilen mesajları yeni yeni anlıyor. Ailemde her düşünceden ve yaşam tarzından insanlar olduğu için hiçbir zaman kimseyi yadırgamadım, kim nasıl istiyorsa öyle yaşar fikrine hep saygı duydum ve duyarım. 

Ancakkkkkkk o zamanki filmlerde verilen mesajların ve insanların dil, din, görüntü ve yaşam tarzlarıyla nasıl dalga geçildiğinin de yeni farkına varıyor gibiyiz.

Anadolu kökenli insanların hiçbirinin kültürlü olamayacağı, kırsal kesimlerde yaşayan vatandaşların cehalet dolu bir hayatları olabileceği, başörtülülerin ancak ve ancak diğerlerine hizmet edebileceği, bilmem ne anabilim dalı başkanı olamayacağı, Doktor, Mühendis, Avukat, Mülki İdare Amiri gibi vasıflara layık olmadıkları, ( Ki Üniversitelerde başörtüsü yasağının bundaki rolü daha fazladır. Bkz. 28 Şubat), bilmem nerelilerin hepsinin kötü, varyemez, ırkçı olabileceği gibi gösterilmiş ve aleni rollere bürünmüş sanatçılarımız da buna ışık tutmuştur. Hala günümüzde aynı kafaya sahip bir sürü insan var. 

Bu dünyaya herkes eşit olarak gelir, bulunduğumuz coğrafya kaderimizdir. Ancak ne kadar azsa sahip olduklarınız, o kadar hesap verileceğini de bilmeyen yoktur. 

Dış görünüş, sakal, küpe, saçların uzunluğu değildir insanı insan yapan, başarılı kılan. Yüreğinin genişliği, beynini ne kadar çalıştırdığıdır asıl olan. Adam ya da kadın doktor olmuştur, biz hala tipe bak nasıl doktor olmuş diye söyleniyoruz. Bu bir mantık değil, bu yalnızca Yüce Allah’ın yarattığına hakarettir. İnsanların başarısı, insanlığa sundukları hizmetler, tipleriyle ya da başörtüsüyle alakalı değil çünkü. Tıptaki, ilimdeki, bilimdeki fikirlerin hayata geçirilmesi için uğraş verip manevi değerlere sarıldığımızda her ırkın, dilin ve dinin, başı açık, başı örtülü her insanın hakkının bulunduğu bu güzel ülke daima ileri gidecek ve başarılı olacaktır. Benim en büyük hayalim bu, sevgi ve saygı...Kalın sağlıcakla.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —