Leyla Türkay

Tarih: 14.09.2017 14:09

KİŞİLİK VE KİBRİT ÇÖPÜ

Facebook Twitter Linked-in

Büyük şirketlerden birinin genel müdürü, gerçek bir klasik müzik aşığıdır. Bir gün kente ünlü bir orkestra gelir. Vereceği konserin en önemli parçası da Schubert'in ünlü “Bitmeyen Senfoni'sidir”. Genel müdür bu eseri dinlemek için çok hevesli olmasına rağmen, işi nedeniyle konsere gidemeyeceğinden, gelen davetiyeyi şirketin insan kaynakları müdürüne verir ve “Lütfen bu konsere git ve bana izlenimlerini aktar” der. Genel müdürden aldığı talimatla konsere giden müdürden, ertesi gün şöyle bir değerlendirme raporu gelir.
Sayın Genel Müdürüm;
1- Dört obuacı konserin önemli bir süresinde boş oturdular. Bunların sayısı azaltılırsa konsere daha çok katkıda bulunurlar.
2- Orkestrada on iki kemancı var, bunların hepsi aynı anda hareket ediyor, aynı notaları seslendiriyorlar. Bence bu ciddi bir yanlışlık;  Kesinlikle personel tasarrufu yapılmalıdır.
3- Onaltılık notalara ağırlık verilmiş, Doğrusu büyük ziyan Seyirciler sekizlik ve onaltılık notalar arasındaki farkı anlamaz. Bu nedenle; onaltılık notalarla eser çalarak yüksek ücret alan elemanlar yerine, sekizlik notaları çaldırıp, düşük ücretle çalışan stajyerler kullanılmalıdır.
4- Yaylı sazlarla işlenen pasajlar, nefesli sazlarla aynen tekrarlanıyor. Bu durum gereksiz tekrardan başka bir şey değildir. Dolayısıyla; tekrarlar önlendiğinde, iki saatlik konserin süresi yarı yarıya kısalacaktır.

Özet olarak Sayın Genel Müdürüm; eğer Schubert bu önlemleri alsaydı ‘Bitmemiş Senfoni' kesinlikle biterdi. Arz ederim efendim…” 


              Sahip olunan mesleklerin kişilikleri şekillendirdiği realitesi  günlük yaşamda hiç de bu kadar mizahi durmuyor. Evlilik hayatımızdan dost meclislerine, kahvehaneden kafeye, sosyal medyadan sokağa kadar her yerde diplomalar konuşuyor, diplomalar yürüyor diplomalar tartışıyor. Toplum neredeyse yürüyen, tartışan, caka satan canlı kâğıtlara dönüşmüş durumda. Kişiler isimleriyle değil meslekleriyle tanınıyor ve tanıtılıyorlar. Böyle olunca da ego savaşları post modern savaş türüne dönmüş durumda.
Meslekler birer sosyal kimlik.  Bireyle toplum arasında ilişki kurmak için olması gereken bir "araç "ama maalesef bu durum bireyi sosyalleşmekten uzaklaştıran bir "amaç "haline gelerek tam tersine işliyor. Böyle olunca da kişilik, kimlik, karakter  doğmadan ölüyor.   
              Topluluk içinde konuşamayan  geleceğe dair toplumsal bir hedefi olmayan, anne-baba mesleği ya da anne -babanın istediği mesleği yapmak zorunda kalan, el âlemin çocuğuyla sürekli yarışmak zorunda bırakılan mutsuz bir "diplomalar tomarı "yetiştiriyoruz. Kendi çayını bile doldurmaktan aciz bir nesilden bahsediyoruz ya işte bu nesli biz yetiştiriyoruz. Üzerlerine kimlikten ve kişilikten soyutlanmış bir yafta yapıştırma hevesiyle. Yafta da yetmiyor artık hangi markanın yaftası olduğu da önemli. Mimar ama öyle bir Anadolu okulundan filan değil vs.övünmeleri almış başını gidiyor.Benim diplomam senin diplomanı döver modundayız. Bu sebepten ötürüdür ki neredeyse tüm tartışmalarda kimse kimsenin kim olduğunu bilmiyor gibi yapıp "sen benim kim olduğumu biliyor musun” sorusunu sorarak bir üstünlük sağlama çabasına giriyor.Cevabı da genellikle öz kimliğimiz, üst kimliğimiz değil sosyal kimliğimiz, alt kimliğimizden ibaret oluyor.Bu durum bizi o kadar kuşatmış ki siyasi tartışmalarda dahi diplomalıların (kültürlüler) diplomasızlar (cahiller) üzerinden üstünlük sağlama çabası mevcut.Bir diplomayla her iş yapılır anlayışıyla biz daha nice bitmeyen senfoniler bitirir, çok kömür atarak normal treni hızlı trene çeviririz.
Mesleki karakterimizi iş yerinde bırakıp evimize bile gelemiyoruz. Hâkim isek  evdekileri yargılayıp suçluyoruz, öğretmen isek her şeyin doğrusunu biz biliyoruz, polis isek hep şüpheleniyoruz güvenmiyoruz, asker isek hep emrediyoruz siyasetçiysek hiç bir sözümüzü tutmuyoruz.

Bu örnekleri uzatmak mümkün, Oysaki oturmuş bir karakter işle şekillenmez bilakis yaptığı işi şekillendirir. Yanlışlardan arındırır, kendisi olur kendi amaçları için çaba sarf eder, kişiliğine müdahaleyi kabul etmez ve kimsenin kişiliğine de müdahale etmez.
Hayata  ve olaylara bakış açısını insanlarla ilişkisini erdemli tavrın belirlediği bireyler yetiştirmek için kolları sıvamazsak, geleceğimiz kibrit çöpünün yanışına bakar.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —