Mehmet Salih AKGEYİK

Tarih: 07.06.2024 09:54

Kültürel Çeşitlilikte Toleransın Sınırları

Facebook Twitter Linked-in

Günümüzde, dünya her zamankinden daha fazla küreselleşmiş durumda. Farklı
kültürlerin bir araya gelmesi, toplumlarımızı zenginleştiriyor ve renklendiriyor. Ancak, bu
çeşitliliği kabul etmek ve hoşgörüyle karşılamak bazen zor olabiliyor. İşte bu yüzden, kültürel
çeşitlilik ve tolerans konusunda derinlemesine bir düşünceye ihtiyacımız var.
Türkiye, son yıllarda iç savaş nedeniyle ülkesinden kaçan milyonlarca mülteciye ev
sahipliği yapmıştır. Ancak, bu büyük insan akını, sadece insanlık dramı değil, aynı zamanda
Türkiye'nin ekonomik ve sosyal yapısını ciddi şekilde etkilemektedir. Mültecilerin Türkiye'ye
uyum sağlamaları, pek çok zorlukla karşı karşıya oldukları bir gerçektir. Özellikle ekonomik
olarak sıkıntı içinde olan Türkiye, mültecilerin entegrasyonu konusunda yeterli kaynak ve
altyapıya sahip değildir.
Kültürel çeşitliliğin, insanlık için bir zenginlik olduğunu kabul etmek önemlidir. Farklı
kültürlerin değerleri, gelenekleri, dilleri ve yaşam tarzları, toplumumuza geniş bir bakış açısı
sunar. Bu çeşitlilik, yeni perspektiflerin ortaya çıkmasına, yaratıcılığın artmasına ve
inovasyonun teşvik edilmesine katkı sağlar.
Kültürel çeşitlilik sadece ekonomik veya estetik bir değere sahip değildir; aynı
zamanda insan hakları ve adaletin temel bir parçasıdır.
Tolerans ise, kültürel çeşitliliğin sağlıklı bir şekilde var olabilmesi için kritik öneme sahiptir.
Tolerans, farklılıkları kabul etmek, anlamak ve saygı duymak demektir. Her ne kadar farklı
kültürler arasında çatışmalar veya anlaşmazlıklar olsa da, tolerans ve hoşgörü sayesinde bu
farklılıklar barış içinde bir arada var olabilir. Tolerans, diğerlerinin haklarına saygı göstermek
ve onları dışlamadan birlikte yaşamayı öğrenmek demektir.
Özellikle ekonomik olarak sıkıntı içinde olan Türkiye, mültecilerin entegrasyonu
konusunda yeterli kaynak ve altyapıya sahip değildir. Gerçekliği tartışılmayacak zorluklar
yaşanmaktadır. Bu zorluklarla başa çıkmak için, toplumsal dayanışma, insani yardım
kuruluşlarının çabaları ve uluslararası işbirliği gerekmektedir. Ancak bunun için, sadece
duygu ve duyarlılık değil, somut politikalar ve çözümler gerekmektedir. Hem mültecilere hem
de Türkiye'nin kendi vatandaşlarına daha iyi bir gelecek sağlamak için, acil ve etkili adımlar
atılmalıdır.
Tabi ki zorluklar sadece ekonomik boyutta değil, aynı zamanda günlük yaşamın her alanını
etkilemektedir. Ev almak, birçok Türk vatandaşı için artık hayal gibi bir hal almıştır. Ev
kiraları ise gözle görülür bir şekilde yükselmekte olup, küçük ve yetersiz konutlar bile fahiş
fiyatlarda kiralanmaktadır. Gıda, sağlık, eğitim ve ahlaki sorunlar da giderek artmaktadır, bu
da hem mültecilerin hem de yerel halkın yaşam standartlarını olumsuz yönde etkilemektedir.
"İki ayakla yürüyen deve, sırtında bir tüy bile taşıyamaz."
Bu atasözü, bir yönüyle, bir sorunla karşılaştığımızda tek başımıza başarılı olamayacağımızı
vurgulamaktadır. Özellikle, kültürel çeşitlilik ve mülteci entegrasyonu gibi karmaşık ve çok
yönlü sorunlarla karşı karşıya olduğumuzda, birlikte hareket etmenin ve dayanışmanın
önemini hatırlatır. Türkiye'nin karşı karşıya olduğu bu zorlukların üstesinden gelmek için,
sadece bireysel çabalardan çok, toplumsal bir çaba ve işbirliği gerekmektedir. İşte bu nedenle,
birlikte hareket ederek, karşımıza çıkan zorlukların üstesinden gelebiliriz ve daha adil,
hoşgörülü ve barışçıl bir toplum inşa edebiliriz.
Sonuç olarak, kültürel çeşitlilik bizim en büyük zenginliğimizdir ve tolerans, bu zenginliğin
sürdürülebilirliğini sağlamak için gereklidir. Çeşitliliği kabul etmek ve hoşgörüyle karşılamak
için daha fazla çaba gerekmektedir, özellikle de mültecilerin Türkiye'deki adaptasyon
mücadelesiyle karşı karşıya olduğumuzda. Geleceğimiz, bugün aldığımız kararlarla
şekillenmektedir, bu nedenle bu önemli konuyu görmezden gelmemeli ve çözüm için adım
atmamalıyız.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —