Mehmet Özatlar

Tarih: 18.10.2017 11:31

“Sözlerim, asla yer değiştirmeyen yıldızlar gibidir”

Facebook Twitter Linked-in

Şimdi biz Irak ve Suriye bölgelerinde yaşananları habirebasından takip edip bir sürü yerde konusunu açıyor ve bildiklerimiz ya da bilmediklerimizi konuşuyoruz ya!

İnanın hiç kimse orada ne yaşandığını, ne olduğunu, kimin nerede nasıl konuşlandığını ve orada varolma sebeplerini bile bilmiyor.

Sadece bir tek güç var olma sebebini ( Ki bu da böl ve parçala misyonu) biliyor, o da planı bozulmasın diye susuyor.

Yani bir bakın duruma her şey o kadar karışık ki! Labirent bir bulmacanın içinde devinip dövünüyor stratejiler.

Yani aslında işin içinde fakat nedenselliğine bir türlü varılamayan bir kargaşa ve kaos ortamı var.

Şimdi kim nerede konuşlanmış? Niye konuşlanmış? Amacı ne? Ne elde edecek Ortadoğu’da?

Bunlar uzmanların işidir falan deyip bırakalım mı? Yoksa biz de ‘Biliyoruz canım ne olduğunu!’ diyerek işi taaaaa nerelere kadar getirelim mi?

Ben Ortadoğu uzmanı değilim. Aslında bu konularda da çok uzman birisi değilim. Bir vatandaş olarak elimden geldiğince çevremde dönen muhabbetlere de bazen katılmıyor değilim.

Sadece bildiğim ve söylediğim bir şey var.

O da;Ahhh! Ortadoğu Ahhhh! O petrolün de olmasaydı be diyorum.

Irak ve Suriye'de ölenlerin sayısı  tam bilinmiyor, ama bence milyon olarak ifade edilebilir.

Bir petrol uğruna insanları nasıl da mahvedebiliyor insanoğlu.

 

 

Bizim Suriye’de Irak’ta ne işimiz var diyenlerde, kendi bahçesine giren tavuk, keçi, inek yüzünden kavga gürültü çıktığını, hatta hayvanlara ateş ettiğini ve dahası olayların kan davasına kadar gittiğini unutmasın.

Çünkü olaylar tam da bizim yan tarafımızda. Eğer komşunuzun bahçesini keneler basmışsa, o bir zaman sonra sizin bahçenize de girecektir. Mahallede yangın çıktığında benim evime sıçramaz diyemeyiz ya, işte asıl mesele bu. Nokta.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

1854 yılında Kızılderililerin Şefi Seattle, kendilerinden toprak isteyen ABD Başkanı Franklin Pierce’a bir mektup yazıyor ve diyor ki;

Yüzyıllardır halkımın üzerine merhamet gözyaşları döken şu sonsuz gökyüzü bir gün değişebilir. Bugün açık gözüken gökyüzü yarın bulutlarla kaplanabilir. Sözlerim, asla yer değiştirmeyen yıldızlar gibidir.

Şef Seattle her ne söylerse Washington'daki büyük Şef ona, güneşin ya da mevsimlerin dönüşüne inandığı ölçüde inanabilir. Washington'daki Büyük Şef bize dostluk ve iyilik dilekleriyle birlikte bizden topraklarımızı satın almak istediğini bildirmiş. Onun, bizim arkadaşlığımıza çok fazla ihtiyacı olmadığının farkındayız.

Merak ediyoruz ki gökyüzünü ve toprağın sıcaklığını nasıl satın alabilir ya da satabilirsiniz? Bunu anlamak bizler için çok güç.

Dahası var Amerika’da bir Müzede.

Ama anlayacağımız çok şey var bu mektuptan. Bu nasıl bir edebi, tarihi bir metindir, bu nasıl bir felsefe akımıdır. Hatta bu nasıl bir şiirselliktir. Çözene aşk olsun. Bu sözler ünlü bir Amerikan ya da Avrupa Üniversitesinden mezun bir adamın değil, sadece ve sade yaşayan, düşünebilen ve hayatı yutmuş bir adamın sözleridir.

Bu yazıyı uzatmanın da bir anlamı yok.

Sağlıcakla kalın.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —